Ana içeriğe atla

Zenginliğe Giriş Dersleri I: Temettü Emekliliği ve Uzun Vadeli Yatırımın Sırları

    

 


    Dedeniz çulsuzun tekiydi. Babanızdan size kalan tek şey bozuk genler, -kellik… kepçe kulaklar… kocaman bir burun- fakirlik, kötü ve kalitesiz bir hayat, evlenememe durumu… Böyle bir miras insanın kaderi olmamalı bence. Bunlar ve dahasının çaresi elbette yüksek kazanç ve bol para!

     Borsa dünyasında klasik bir söz vardır: Al-Sat yapmak size para kazandırır, doğru yatırım ise sizi zengin eder. Köşemizde anlatacaklarımla, bilgeliğin çemberinden geçmiş zenginlerin bolluk ve bereket sırlarından birkaçını sizlere aktaracağım.

    “Ben Elon MUSK kadar zengin olacağım” diyecek ölçüde bir hırsa sahipseniz, yolunuz açık, hayallerinizi gemleyen kimse yok, buyurun. Lakin ben, bu gibi dehaların bilgisinin zekatı bile yedi sülaleme yeter diyecek kanaatte olduğum için, adımlarımı daha realist atmaktayım. Atacağınız adımlarla çocuklarınızın ve torunlarınızın geleceğini kurtaracağınız gibi, nimet ve bolluk içinde oldukları için, sizi her düşündüklerinde rahmet okuyacaklardır.  Bir de kefenin cebi yok derler! Hem bu dünyayı hem de ahireti garanti altına aldınız, iyi yatırım diye ben buna derim işte!

     Bu ayki ilk dersimiz zenginliğin de anahtarı olan uzun vadeli yatırım ve temettü emekliliği üzerine olacak. Buffet amcamın da dediği gibi “Doğru yatırım, doğru zamanda iyi şirketlere para yatırıp iyi olduğu sürece onlarda kalmaktan ibarettir.”

     İlk dersimiz temettü. Peki temettü nedir? Temettü, bir şirketin dönem kârının belli bir miktarını nakit para olarak hisse sahiplerine dağıtmasıdır. Temettü ödemeleri, hissedarların yatırımlarından elde ettikleri getiriyi artırarak, şirketin performansından ve karlılığından pay almasını sağlar. Ne kadar temettü alacağınız elinizdeki pay adedine göre belirlenir. Şirketin temettü dağıtıp dağıtmayacağı, dağıtacaksa tarihi ve miktarı o şirketin belirlediği tarihte genel kurulda kararlaştırılır. Temettü alanında yazılarımda ABD borsalarından da örnekler vereceğim gibi DOAS, TTRAK, FROTO, KCHOL gibi ülkemizin lokomotif şirketlerinden örnekler de vereceğim.

     Peki temettü almak için ne yapmalıyım? Temettü ödemesi yapacak olan şirketin hisselerine sahip olmanız gerekir. Temettü ödemeleri, genellikle yılda bir, iki veya dört kez yapılır. Hisse senedi fiyatına göre belirlenen bir oranla veya hisse başına sabit bir tutarla yapılabilir. Temettü almak isteyen hissedarların, temettü ödemesinden önce belirlenen bir tarihte, şirketin hisselerine sahip olması gerekir. Kesinleşme tarihinden sonra hisse alanlar, temettü hakkı kazanamazlar. Temettü ödemesi yapılacak olan hissedarların listesi kesinleşme tarihinde belirlenir ve bu listeye kayıtlı hissedarlar temettü ödemesinden yararlanırlar.

     Temettü ödemesi, şirketin belirlediği ödeme tarihinde hissedarların yatırım hesaplarına yatar. Hisse temettü verimi, yatırımcılar için önemli bir gösterge olup, temettü ödemeleri şirketin değerini ve güvenilirliğini artırır. Temettü ödemesi yapacak olan şirketler, temettü ödeme tarihlerini ve tutarlarını önceden duyururlar. Duyuruları genellikle şirketlerin web sitelerinde, borsa bültenlerinde veya yatırım platformlarında bulunabilir. Temettü ödemeleri, hissedarların yatırımlarından elde ettikleri getiriyi artıran önemli bir gelir kaynağıdır.

    Bu haftaki yazımı çok değer verdiğim Buffet amcamın yatırım üzerine söylediği bir sözle bitirmek istiyorum: “Hisse senedi piyasası sabırsızdan sabırlıya para aktaran bir mekanizmadır. Hisse yatırımı her şutun gol olduğu bir maç değildir. Ayrıca her topa vurmanıza da gerek yoktur, zamanını bekleyebilirsiniz.” Vurduğunuz gol olsun. Kendinize iyi bakın, parayla kalın. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hintli Rahul'un Altın Rüyası

Bir zamanlar Varanasi şehrinin dar ve yoksul sokaklarında, Ganj Nehri’nin kıyısında yaşayan bir adam vardı. Adı Rahul’du. Rahul, eşi ve üç çocuğuyla derme çatma kerpiç bir evde yaşardı. Ailesine bakmak için her gün nehre iner ve sularını eşeleyerek altın parçacıkları arardı. Nehir, yüzyıllar boyunca zengin toprakları taşıdığı için altın da taşıyabilir, diye düşünüyordu. Bu düşüncesinde haksız da değildi. Her seferinde olmasa da, eleğin dibinde birkaç parça altın çamurun arasından ona göz kırpabiliyordu. Büyük bir sevinçle onları yıkayıp kesesine koyardı. Sonra malzemesini bir güzel yıkayıp evinin yolunu tutardı. Belli bir miktar biriktirdikten sonra onları eritip iki ayrı levha haline getirirdi. Altını eritip kalıba döküşünü karısı ve çocukları uzaktan büyük bir merakla izlerdi. Levhaları soğutunca onları parlatır ve meraklarını gidermeleri için onlara verirdi. Küçük kızı ve karısı gözleri ışıldayarak altının güzelliğine hayran hayran bakarlardı. Ne kadar da güzellerdi. Sonra Rahul alt

SÜMERLERİN EN AHLAKLI İNSANI KASAP DUMUZİ'NİN HİKAYESİ

  Sümer topraklarının bereketli şehirlerinden biri olan Lagaş'ta, Dumuzi adında genç bir kasap yaşardı. Dumuzi, kasaplık mesleğini babasından öğrenmiş, küçük yaşlardan itibaren hayvanları nasıl dikkatle seçip kestiklerini, nasıl etleri temiz bir şekilde hazırladıklarını gözlemlemişti. Babası ona hep, “Kasaplık sadece hayvan kesmek, eti kemikten ayırmak değildir. İnsanların sofralarına helal lokma koymak, onlara güven vermek ve ahlakla çalışmak demektir,” diye tembihlerde bulunurdu. Babası ölünce Dumuzi, babasının mirası olan bu dükkânı devraldı. Genç adam sadece babasının işini sürdürmekle kalmayıp, mesleğini ahlaki değerlere dayandırarak bir adım ileri taşımayı hedefledi. Dumuzi, etin tazeliğine ve kalitesine çok önem verirdi. Şehirdeki diğer kasapların çoğu, ellerinde kalan etleri uzun süre bekletir, hatta bozulmuş eti satırla çekip, çeşitli bitkilerle kokusunu bastırır, satmaya çalışırdı. Ancak Dumuzi, asla bu yolu seçmedi. “Namus ve ahlak, kazandığın altından daha değerlidir,”

Zenginliğe Giriş Dersleri 3: Birikim Yapmanın Dayanılmaz Hafifliği

  İki hafta önce Antalya’da düzenlenen küçük çaplı bir bayi toplantısına davetliydim.   Yanılmıyorsam 6 Temmuz akşamıydı. Çıkışta buraları iyi bilen, genç müteşebbis dostum Murat ısrar etti: “Hocam Millilerimizin maçı kaçmaz. Mutlaka izleyelim.” “Olur” dedim. Kırmadım. Ne yalan söyleyeyim, ben de izlemeyi çok istiyordum, ama biraz yorgundum. Konyaaltı’nda sahil boyunca birkaç mekâna girmeyi denedik ama ne mümkün! Hınca hınç dolu her yer. “Hocam bir de millette para yok diyorsunuz, bakın halk hep dışarıda!” diye takıldı bana Murat. “İnşallah maç bitmeden bir yerlere otururuz” diye karşılık verdim ben de. Biraz bozuldu. Mekanların ve AVM’deki yiyecek-içecek, giyim bölümlerinin sürekli dolu olmasının nedenlerinden biri Türkiye’deki ortalama %5’lik “kaymak tabaka”dır.   İkincisi dışarıdan gelen gurbetçiler ve turistler, üçüncüsü de, herkese ekmek su gibi dağıtılan yüksek limitli kredi kartlarıdır. Kredi kartı faizlerinin yükselmesiyle kartlar arasında aktar-dönder yapanların bir s