Ana içeriğe atla

Zenginliğe Giriş Dersleri II: Altına mı, Borsaya mı Yatırım Yapmalı?


 

     Biraderim çok iyi bir kuyumcudur. On metre uzaklıktan kendisine gösterilen sarı metalin altın olup olmadığını ve kaç ayar olduğunu şıp diye söyler. Bir gün Boğaz’da oturmuş afiyetle ıstakozumuzu yerken, tüm paramı borsadan çekip altına yatırmamı söyledi.

     Yanlış hatırlamıyorsam uzun uzun altının ABD piyasalarındaki yatay seyrinden filan bahsetmiştim.

“Sokağın sesini dinle, yoksa kaybedeceksin!” dedi.

 “Ağzının şapırtısından sokağın sesi mi gelir?” diye espri yapmıştım, gülmüştük. Son içten gülüşüm olacağını bilmiyordum tabii.

     Onu dinlemeyip borsada tahtası kapanan bir şirkette krize yakalandım ve paramın büyük bir kısmını kaybettim. Acı bir tecrübeydi. Kazanan o oldu. Her gece Benjaminlerini koklayıp mışıl mışıl uyuyor.

     Geçen haftaki yazımdan sonra aradı, ekonomi üzerine hasbihal ettik. Konu yine altına geldi. *Onsun 3000 doları görebileceğini söyledi. Batı Medeniyeti elindeki altınları satıyor, Doğu Medeniyeti ise Çin öncülüğünde altın stoklamaya devam ediyor. Merkez Bankaları piyasadaki altınları çekiyor. Dört bir yanda savaş tamtamları çalıyor. Zenginlik el değiştiriyor.

    “Ama ben yine de “hisse”ciyim,” dedim, gülüştük.

*

     İlk yazıma gösterilen ilgiyi biraz da başlığa bağladım.

     Zenginlik ne de olsa herkesi ateşe uçan kelebekler gibi kendine çeker.

     Okuyucularımın ve Mahfi hocamın teveccühü de beni ayrı bir mutlu etti.
Gelen yüzlerce mesajı okurken en çok dikkatimi çeken şey altın ve döviz yatırımı oldu.
Halkımızın birikimlerini yastık altında saklaması elbette kendi tasarrufudur. Ancak yastık altında saklanan tonlarca altının ve dövizin geçmişten günümüze fabrikalar, girişimcilik, teknoloji ve eğitim alanlarında değerlendirilmesinin ülkemizi getirebileceği yerleri tahayyül edemiyorum. Maalesef, Türkiye’miz çok farklı yerlerde olabilirdi.

    Tasarruflarını sürekli altın ve dövize yatıranlar uzun vadede kaybetmeye mahkumdur.
Hele bir de fiziki olarak evde saklamışlarsa, hırsızlık olayları neticesinde bütün varlıklarını kaybetmeleri mümkün.

   Borç alan akrabaların borçlarını geri ödememesi riski de cabası.
   Osmanlı İmparatorluğu dünyanın en zengin devletlerinden biri haline geldi. Özellikle Yavuz Sultan Selim döneminde hazineler ağzına kadar dolup taşmıştı. Fakat doğal sınırlara ulaşılıp fetihler durunca gelirlerin kaynağı kesildi. Hazıra dağ dayanmaz oldu. Kasalar boşaldı.
   Eğer sürekli gelir getirecek yatırımlar ve enstrümanlar yaratamazsanız, elde avuçta ne varsa onları yer, tüketirsiniz.

     Ben Buffett amcamın yolundan gitmeye devam edeceğim. Hisselere yatırım yaparak hem kendime, hem de ülkemin geleceğine yatırım yapacağım. Ancak bu sefer biraderimi dinleyip, portföyümde az da olsa altına da yer vereceğim. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere.

 


 

 

 

*Basit bir hesapla gelecekte altın değeri; 3000/31.1=96,5     96,5$X42TL=4051

4051 X 0,916= 3710TL 22ayar gram fiyatı ediyor. Yani bir Cumhuriyet altını bu fiyata göre ortalama 26000TL’ye tekabül ediyor.

Dolar/TL’nin yıl sonunda 42TL olacağını varsayarak hesapladım.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hintli Rahul'un Altın Rüyası

Bir zamanlar Varanasi şehrinin dar ve yoksul sokaklarında, Ganj Nehri’nin kıyısında yaşayan bir adam vardı. Adı Rahul’du. Rahul, eşi ve üç çocuğuyla derme çatma kerpiç bir evde yaşardı. Ailesine bakmak için her gün nehre iner ve sularını eşeleyerek altın parçacıkları arardı. Nehir, yüzyıllar boyunca zengin toprakları taşıdığı için altın da taşıyabilir, diye düşünüyordu. Bu düşüncesinde haksız da değildi. Her seferinde olmasa da, eleğin dibinde birkaç parça altın çamurun arasından ona göz kırpabiliyordu. Büyük bir sevinçle onları yıkayıp kesesine koyardı. Sonra malzemesini bir güzel yıkayıp evinin yolunu tutardı. Belli bir miktar biriktirdikten sonra onları eritip iki ayrı levha haline getirirdi. Altını eritip kalıba döküşünü karısı ve çocukları uzaktan büyük bir merakla izlerdi. Levhaları soğutunca onları parlatır ve meraklarını gidermeleri için onlara verirdi. Küçük kızı ve karısı gözleri ışıldayarak altının güzelliğine hayran hayran bakarlardı. Ne kadar da güzellerdi. Sonra Rahul alt

SÜMERLERİN EN AHLAKLI İNSANI KASAP DUMUZİ'NİN HİKAYESİ

  Sümer topraklarının bereketli şehirlerinden biri olan Lagaş'ta, Dumuzi adında genç bir kasap yaşardı. Dumuzi, kasaplık mesleğini babasından öğrenmiş, küçük yaşlardan itibaren hayvanları nasıl dikkatle seçip kestiklerini, nasıl etleri temiz bir şekilde hazırladıklarını gözlemlemişti. Babası ona hep, “Kasaplık sadece hayvan kesmek, eti kemikten ayırmak değildir. İnsanların sofralarına helal lokma koymak, onlara güven vermek ve ahlakla çalışmak demektir,” diye tembihlerde bulunurdu. Babası ölünce Dumuzi, babasının mirası olan bu dükkânı devraldı. Genç adam sadece babasının işini sürdürmekle kalmayıp, mesleğini ahlaki değerlere dayandırarak bir adım ileri taşımayı hedefledi. Dumuzi, etin tazeliğine ve kalitesine çok önem verirdi. Şehirdeki diğer kasapların çoğu, ellerinde kalan etleri uzun süre bekletir, hatta bozulmuş eti satırla çekip, çeşitli bitkilerle kokusunu bastırır, satmaya çalışırdı. Ancak Dumuzi, asla bu yolu seçmedi. “Namus ve ahlak, kazandığın altından daha değerlidir,”

Zenginliğe Giriş Dersleri 3: Birikim Yapmanın Dayanılmaz Hafifliği

  İki hafta önce Antalya’da düzenlenen küçük çaplı bir bayi toplantısına davetliydim.   Yanılmıyorsam 6 Temmuz akşamıydı. Çıkışta buraları iyi bilen, genç müteşebbis dostum Murat ısrar etti: “Hocam Millilerimizin maçı kaçmaz. Mutlaka izleyelim.” “Olur” dedim. Kırmadım. Ne yalan söyleyeyim, ben de izlemeyi çok istiyordum, ama biraz yorgundum. Konyaaltı’nda sahil boyunca birkaç mekâna girmeyi denedik ama ne mümkün! Hınca hınç dolu her yer. “Hocam bir de millette para yok diyorsunuz, bakın halk hep dışarıda!” diye takıldı bana Murat. “İnşallah maç bitmeden bir yerlere otururuz” diye karşılık verdim ben de. Biraz bozuldu. Mekanların ve AVM’deki yiyecek-içecek, giyim bölümlerinin sürekli dolu olmasının nedenlerinden biri Türkiye’deki ortalama %5’lik “kaymak tabaka”dır.   İkincisi dışarıdan gelen gurbetçiler ve turistler, üçüncüsü de, herkese ekmek su gibi dağıtılan yüksek limitli kredi kartlarıdır. Kredi kartı faizlerinin yükselmesiyle kartlar arasında aktar-dönder yapanların bir s