Son zamanlarda gençlerin gözlerinde umutsuzluk görüyorum. Hiçbir şey başaramamanın, ya da başaramayacak olmanın verdiği bezmişlik. Moda deyimiyle ‘tükenmişlik sendromu’. “Sen uçak yapamazsın, tank yapamazsın, dediler, yapılmışını satalım! Sen araba üretemezsin, en iyisi bizde! Al kullan! Telefon üretmek senin neyine, al işte, en iyisi bizde var, kapat fabrikanı!” diye diye bizleri kendi pazarları haline getirdiler. “Ne yaparsa, en iyisini onlar yapar!” fikrini kafamız soktular. Artık bu düşünce yavaş yavaş değişiyor. Değişmeli! Bu topraklar ne mucitler gördü, herkes bilmeli. Gelin, en başından anlatayım: Bundan yıllar yıllar evvel, 12.yüzyılın sonlarında, Artuklu Beyliği'nin görkemli saraylarından birinde, dönemin en büyük mucitlerinden biri olan El Cezeri yaşıyordu. Dicle Nehrinin kıyısında küçük bir atölyesi vardı. Çocukluğundan beri mekanik ve matematiğe olan ilgisi onu kimsenin anlamadığı icatlar yapmaya yönlendirmişti. Sibernetiğin ilk adımlarını attığı ve ilk robot
Sümerlerden Babillere Kadim Uygarlıkların Zenginlik Sırları