Ana içeriğe atla

NORVEÇ VARLIK FONU VE FENERBAHÇE BAŞKANLIK SEÇİMİ

Cuma öğlen bir otelde, genç girişimci iş adamlarından oluşan bir gruba Norveç’in tarihi, ekonomik gelişiminin sırları ve Norveç Varlık Fonu hakkında seminerim vardı.  

 

Gayet keyifli geçti.  

 

“Karadeniz'den çıkarılan doğalgaz, Şırnak-Gabar Dağı’ndan çıkarılmaya başlanan petrolle biz de bir Norveç hikayesi yaratabilir miyiz?” diye bir soru geldi sonda.

 

Düşünürken içim bir huzurla doldu. Gerekli hukuki, siyasi, toplumsal adımların atılmasıyla neden olmasındı. 

 

Sonra konu Fenerbahçe başkanlık yarışına geldi. Eskiden başkanların bir arada maç izlemesi, taraftarın iç içe olması. Takımların birbirine duyduğu saygı filan. Biraz nostalji yaşadık.

 

Velhasıl kelam, güzel bir şekilde bitti.  

 

Biraz size Norveç’ten bahsedeyim. Siz karar verin: yeni bir Norveç hikayesi yazabilir miyiz diye? 

 

Başkenti Oslo. 

Yüzölçümü, 385,207 kilometrekare. 

Nüfus, Ocak 2023 itibarıyla 5,488,984 

Resmi Dili, Norveççe 

Para Birimi, Norveç Kronu 

 

Norveç, Kuzey Avrupa’da, İskandinav Yarımadası’nın batı kısmında yer alır. Yaklaşık 50,000 adayı içeren derin buzul fiyortları ile oyulmuş çok girintili bir kıyı şeridine sahiptir. 

1970’lerde deniz altı petrol ve doğalgaz çıkarmaya başlayan Norveç, 1990’larda dünyanın önde gelen petrol ihracatçılarından biri haline gelmiştir. 

 

Norveç, zengin doğal güzellikleri, yüksek yaşam standartları ve sürdürülebilir kalkınma politikaları ile tanınan bir ülkedir. Sahip olduğu bu zenginlik ve kültür, onların AB üyeliğinden uzak durmasına neden olmuştur.  

 

1969 tarihinde Kuzey Denizi'nde balıkçılık faaliyetleri sırasında keşfedilen petrol Norveç için büyük bir şans. 1980'li yıllara gelindiğinde ise keşfettikleri petrolü ham petrol olarak işlemeye başlamışlar.  

Petrol keşfedildikten sonra devlet halkın bu petrolü eşit şekilde kullanmasını sağlıyor ve bir anda zenginleşmek yerine yavaş yavaş sağlıklı bir şekilde zenginleşmeyi tercih ediyorlar.  

 

Bu politikaların yanı sıra devlet kontrolünde olan Statoil adında petrol şirketi kuruluyor. 

Bir ülkenin kendi petrol şirketini kurması ve sondaj izinlerinin neredeyse tamamını kendi şirketine vermesi, elde edilecek bütün gelirlerin Norveç'e kalması demekti. Bununla da kalmıyor, ülkede var olan yabancı petrol şirketlerine yüksek oranda kurumlar vergisi uygulayarak büyük gelir elde ediliyor. 

 

Petrol ve doğal gaz üretimlerinden elde edilen gelirler ile Norveç Varlık Fonu kurulmuş. Bu fonla Norveç yabancı ülkelerin hisse senetleri, tahvil ve emlak piyasalarına yatırım yapıp inanılmaz kârlar elde ediyor.  

“'Elde edilen kârları kim kullanıyor?'' diye sorarsanız, devlet bu kârların çok küçük bir kısmını kullanıyor. Geri kalanlar ise gelecek nesiller için yatırım aracı olarak kullanılıyor.

  

Sonraki nesillerin de bu zenginlikten ve müreffeh yaşamdan nasibini alması için yapılan bu yatırımlar beni duygulandırdı açıkçası. 

 

Bugün Norveç Varlık Fonu 1.5 trilyon dolardan fazla değere sahip. 

 

Norveç Varlık Fonu, 2023 yılı sonunda Türkiye’deki bazı şirketlere 1 milyar 306 milyon 58 bin dolar yatırdı. 

 

Değişkenlik göstermekle birlikte, yatırım yaptığı hisselerimiz; Tüpraş, Koç Holding, Birleşik Mağazalar AŞ. (BİM), Akbank, Türk Hava Yolları, MAVİ Giyim, Aselsan vb. 

 

Otelden çıkınca arabamın olduğu yere kadar yürümek istedim, lakin hava o kadar sıcaktı ki, daha fazla dayanamadım, kliması çalışıyor ümidiyle gelen ilk otobüse atladım.  
Biniş kartı gerekiyor, ama bende yok. Birkaç kişiden rica ettim.  


Yüzüme ters ters baktılar, çing çing diye öttürüp geçtiler. 
Elimde 50TL ile kalakaldım. Neyse ki kredi kartından çekiyormuş. Ben de ötürdüm. 


“Klimayı açabilir misiniz? Içerisi çok sıcak.”  
“Takım elbiseyle dolaşmayacaksın o zaman!” dedi şoför bana. “Arkaya doğru, arkaya doğru!” diye tersledi. Neye uğradığımı şaşırdım.  


Herkesin suratı asık. Ortam barut fıçısı. Kibrit çaksam infilak edeceğiz, o derece yani.  
Hani nerede o tonton nineler, anlayışlı amcalar dedeler? 


Z Kuşağı desen daha ne yaşadı ki, yüzlerinde yüzyıllık bir öfke ve keder. 


Derken biri klimayı açmıyor diye şoföre bağırmaya başladı. Yanındaki bağırıyor diye bir diğeri ona bağırmaya başladı. Aynı anda onlarca telefon kayıt alıyor. Ayıran yok! 


Ilk durakta kendimi atıverdim.  


Maç izliyorsun kavga.  

Kendini bilmez birkaç taraftar diyorsun, bakıyorsun kulüplerin başkanı bile saç baş birbirine dalacak.  
Tartışma programı izliyorsun kavga. 
Haberleri açıyorsun, öğrenci öğretmeni bıçaklamış, baba müdürü tokatlamış, hemşireyi doktoru dövmüşler... hep tartışma hep kavga.  
Toplum freni patlamış kamyonun kasasında hoplaya zıplaya uçuruma gidiyor. 
 

Bakınız bu hafta nasıl köşeyi dönülür, nasıl zengin olunur diye bir yazı kaleme alacaktım.  
Amma velakin, asıl zenginlik çocuğunuzun akşama kadar sokakta güvenle oynamasıymış.  

Okuluna kendiliğinden gidip gelebilmesiymiş.  

Sokağa her çıktığınızda biriyle ‘kavga edeceğim’ gerginliği olmadan yürüyebilmekmiş.  

Petrolü doğal gazı çıkarmaya başladık, ne zaman Norveç oluruz bilmiyorum.

Ama toplum olarak yeniden birbirimize kenetlenmemiz, saygımızı ve sevgimizi geri kazanmamız gerekiyor. Yoksa o iş ancak sözde ve hayallerde kalacak. 

Haftaya bayram, biraz tatil yapayım, iyi bayramlar şimdiden. Hoşça kalın parayla kalın.  

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hintli Rahul'un Altın Rüyası

Bir zamanlar Varanasi şehrinin dar ve yoksul sokaklarında, Ganj Nehri’nin kıyısında yaşayan bir adam vardı. Adı Rahul’du. Rahul, eşi ve üç çocuğuyla derme çatma kerpiç bir evde yaşardı. Ailesine bakmak için her gün nehre iner ve sularını eşeleyerek altın parçacıkları arardı. Nehir, yüzyıllar boyunca zengin toprakları taşıdığı için altın da taşıyabilir, diye düşünüyordu. Bu düşüncesinde haksız da değildi. Her seferinde olmasa da, eleğin dibinde birkaç parça altın çamurun arasından ona göz kırpabiliyordu. Büyük bir sevinçle onları yıkayıp kesesine koyardı. Sonra malzemesini bir güzel yıkayıp evinin yolunu tutardı. Belli bir miktar biriktirdikten sonra onları eritip iki ayrı levha haline getirirdi. Altını eritip kalıba döküşünü karısı ve çocukları uzaktan büyük bir merakla izlerdi. Levhaları soğutunca onları parlatır ve meraklarını gidermeleri için onlara verirdi. Küçük kızı ve karısı gözleri ışıldayarak altının güzelliğine hayran hayran bakarlardı. Ne kadar da güzellerdi. Sonra Rahul alt

SÜMERLERİN EN AHLAKLI İNSANI KASAP DUMUZİ'NİN HİKAYESİ

  Sümer topraklarının bereketli şehirlerinden biri olan Lagaş'ta, Dumuzi adında genç bir kasap yaşardı. Dumuzi, kasaplık mesleğini babasından öğrenmiş, küçük yaşlardan itibaren hayvanları nasıl dikkatle seçip kestiklerini, nasıl etleri temiz bir şekilde hazırladıklarını gözlemlemişti. Babası ona hep, “Kasaplık sadece hayvan kesmek, eti kemikten ayırmak değildir. İnsanların sofralarına helal lokma koymak, onlara güven vermek ve ahlakla çalışmak demektir,” diye tembihlerde bulunurdu. Babası ölünce Dumuzi, babasının mirası olan bu dükkânı devraldı. Genç adam sadece babasının işini sürdürmekle kalmayıp, mesleğini ahlaki değerlere dayandırarak bir adım ileri taşımayı hedefledi. Dumuzi, etin tazeliğine ve kalitesine çok önem verirdi. Şehirdeki diğer kasapların çoğu, ellerinde kalan etleri uzun süre bekletir, hatta bozulmuş eti satırla çekip, çeşitli bitkilerle kokusunu bastırır, satmaya çalışırdı. Ancak Dumuzi, asla bu yolu seçmedi. “Namus ve ahlak, kazandığın altından daha değerlidir,”

Zenginliğe Giriş Dersleri 3: Birikim Yapmanın Dayanılmaz Hafifliği

  İki hafta önce Antalya’da düzenlenen küçük çaplı bir bayi toplantısına davetliydim.   Yanılmıyorsam 6 Temmuz akşamıydı. Çıkışta buraları iyi bilen, genç müteşebbis dostum Murat ısrar etti: “Hocam Millilerimizin maçı kaçmaz. Mutlaka izleyelim.” “Olur” dedim. Kırmadım. Ne yalan söyleyeyim, ben de izlemeyi çok istiyordum, ama biraz yorgundum. Konyaaltı’nda sahil boyunca birkaç mekâna girmeyi denedik ama ne mümkün! Hınca hınç dolu her yer. “Hocam bir de millette para yok diyorsunuz, bakın halk hep dışarıda!” diye takıldı bana Murat. “İnşallah maç bitmeden bir yerlere otururuz” diye karşılık verdim ben de. Biraz bozuldu. Mekanların ve AVM’deki yiyecek-içecek, giyim bölümlerinin sürekli dolu olmasının nedenlerinden biri Türkiye’deki ortalama %5’lik “kaymak tabaka”dır.   İkincisi dışarıdan gelen gurbetçiler ve turistler, üçüncüsü de, herkese ekmek su gibi dağıtılan yüksek limitli kredi kartlarıdır. Kredi kartı faizlerinin yükselmesiyle kartlar arasında aktar-dönder yapanların bir s