Ana içeriğe atla

Savaşa Bir Kala

2026'da Ortadoğu'da patlayacak olan bir petrol krizi, 2035 yılına kadar uzanacak bir Dünya Savaşı'nı körüklerse ne olur?


2026 Petrol Krizi: İran ve Suudi Arabistan Arasında Patlak Veren Savaşın Yıkıcı Etkileri




2026 yılı, dünya ekonomisi için karanlık bir dönüm noktası oldu. Küresel bir petrol krizi, enerji piyasalarını sarstı ve Ortadoğu’yu savaşın eşiğine getirdi. Petrol arzındaki keskin düşüş, dünya genelinde enerji fiyatlarını yükseltirken, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık had safhaya ulaştı. Bu kriz, İran ve Suudi Arabistan arasındaki yıllardır süregelen gerginlikleri patlama noktasına getirdi. Ortadoğu’daki bu krizin hemen ardından, Asya’nın iki büyük devi Çin ve Hindistan arasındaki gerilim yeniden alevlendi. Enerji arzında yaşanan belirsizlikler, iki ülke arasındaki tarihi ihtilafları derinleştirdi. Çin, enerji yollarını kontrol altına almak ve Hindistan’a baskı yapmak için askeri harekâta girişti. Hint Okyanusu’ndaki stratejik limanlar, ticaret rotaları ve sınır bölgelerinde sert çatışmalar yaşanmaya başladı. Hindistan, ulusal güvenliğini sağlamak için hızlıca karşılık verdi ve iki nükleer gücün karşı karşıya gelmesi, tüm dünyanın nefesini tutmasına neden oldu.


Kuzey Avrupa’da ise Rusya, İsveç’e karşı saldırgan politikasının dozunu artırdı. İsveç’in NATO'ya katılması ve Rusya’nın Baltık Denizi üzerindeki hakimiyetini tehdit eden adımlar, Moskova’yı harekete geçirdi. İsveç’teki askeri üsler hedef alınırken, Baltık bölgesinde tansiyon yükseldi. Avrupa, Soğuk Savaş günlerini andıran bir atmosfere sürüklendi ve NATO, Baltık sınırında askeri yığınak yapmaya başladı.


İran, Basra Körfezi’ndeki stratejik kontrollerini sıkılaştırırken, Suudi Arabistan geniş çaplı askeri tatbikatlar başlattı. Ancak gerilim, İran destekli Husi güçlerinin Yemen’den Suudi topraklarına füze saldırıları düzenlemesiyle tırmandı. Riyad, bu saldırıların arkasında doğrudan İran’ın olduğunu iddia ederek Tahran’a karşı askeri harekâta başladı.


Bölgesel Cepheler


Savaş, hızla bölgesel bir krize dönüştü. Suudi Arabistan, Körfez Arap ülkelerinden askeri destek talep etti. Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn gibi ülkeler, İran’a karşı Suudi Arabistan’ın yanında saf tutarken, Katar bu çatışmada tarafsız kalmayı tercih etti. Öte yandan, İran ise müttefikleriyle birlikte cepheyi genişletti. Hizbullah, Lübnan’dan İsrail’e yönelik tehditlerde bulunarak bölgedeki istikrarı daha da kırılgan hale getirdi. Irak’taki Şii milisler, İran’ın yanında savaşa katılacaklarını ilan ederek çatışmayı daha da şiddetlendirdi.


Petrol Varili 180 Dolar ile Rekor Kırdı


Savaşın en yıkıcı etkilerinden biri, dünya enerji piyasalarındaki dengesizliği daha da derinleştirmesi oldu. Basra Körfezi’nde petrol tankerleri hedef alındı, stratejik deniz yolları güvenliğini kaybetti ve enerji fiyatları daha önce görülmemiş seviyelere çıktı. Küresel ekonomi, ciddi bir resesyon tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Asya ve Avrupa’daki ülkeler, enerji kaynaklarına erişimi sağlamak için acil önlemler alırken, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya, Ortadoğu’daki müttefiklerini desteklemek için bölgeye askeri gemiler ve üsler sevk etti.


İnsanlık Krizi


Bu savaş aynı zamanda insani bir krize de yol açtı. Milyonlarca insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Yemen’deki çatışmalar daha da şiddetlendi, Irak’ta yeniden iç savaş korkusu baş gösterdi ve Suriye’deki karmaşa, bu yeni çatışmanın etkisiyle iyice alevlendi. Uluslararası yardım kuruluşları, bölgedeki mülteci akınına yetişmekte zorlandı. Bölgenin süper gücü Türkiye, onbinlerce çadır, gıda ve ilaç tırlarının yola çıktığını bildirdi. Sağlık altyapısı çöken bölgelere doktor, hemşire ve seyyar hastane gönderme kararı aldı. İnsani yardımlar hayati önem kazandı.


Küresel Güçlerin Hesaplaşması


ABD ve İngiltereSuudi Arabistan’a desteğini açıklarken, Çin ve Rusya gibi ülkeler, İran’la olan ekonomik ve stratejik ilişkileri nedeniyle Tahran’ın yanında yer aldı. Avrupa Birliği olağanüstü toplantı kararı alarak, Rusya'nın saldırgan politikasını kınadı. Almanya tarafları itidalli olmaya çağırdı. Küresel çapta güç dengeleri, bu savaşla birlikte yeniden şekillenmeye başladı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde alınan kararlar, büyük güçler arasındaki çekişme nedeniyle etkisiz kaldı. Diplomasi masaları kurulsa da, savaşın tarafları geri adım atmaya yanaşmadı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hintli Rahul'un Altın Rüyası

Bir zamanlar Varanasi şehrinin dar ve yoksul sokaklarında, Ganj Nehri’nin kıyısında yaşayan bir adam vardı. Adı Rahul’du. Rahul, eşi ve üç çocuğuyla derme çatma kerpiç bir evde yaşardı. Ailesine bakmak için her gün nehre iner ve sularını eşeleyerek altın parçacıkları arardı. Nehir, yüzyıllar boyunca zengin toprakları taşıdığı için altın da taşıyabilir, diye düşünüyordu. Bu düşüncesinde haksız da değildi. Her seferinde olmasa da, eleğin dibinde birkaç parça altın çamurun arasından ona göz kırpabiliyordu. Büyük bir sevinçle onları yıkayıp kesesine koyardı. Sonra malzemesini bir güzel yıkayıp evinin yolunu tutardı. Belli bir miktar biriktirdikten sonra onları eritip iki ayrı levha haline getirirdi. Altını eritip kalıba döküşünü karısı ve çocukları uzaktan büyük bir merakla izlerdi. Levhaları soğutunca onları parlatır ve meraklarını gidermeleri için onlara verirdi. Küçük kızı ve karısı gözleri ışıldayarak altının güzelliğine hayran hayran bakarlardı. Ne kadar da güzellerdi. Sonra Rahul alt

SÜMERLERİN EN AHLAKLI İNSANI KASAP DUMUZİ'NİN HİKAYESİ

  Sümer topraklarının bereketli şehirlerinden biri olan Lagaş'ta, Dumuzi adında genç bir kasap yaşardı. Dumuzi, kasaplık mesleğini babasından öğrenmiş, küçük yaşlardan itibaren hayvanları nasıl dikkatle seçip kestiklerini, nasıl etleri temiz bir şekilde hazırladıklarını gözlemlemişti. Babası ona hep, “Kasaplık sadece hayvan kesmek, eti kemikten ayırmak değildir. İnsanların sofralarına helal lokma koymak, onlara güven vermek ve ahlakla çalışmak demektir,” diye tembihlerde bulunurdu. Babası ölünce Dumuzi, babasının mirası olan bu dükkânı devraldı. Genç adam sadece babasının işini sürdürmekle kalmayıp, mesleğini ahlaki değerlere dayandırarak bir adım ileri taşımayı hedefledi. Dumuzi, etin tazeliğine ve kalitesine çok önem verirdi. Şehirdeki diğer kasapların çoğu, ellerinde kalan etleri uzun süre bekletir, hatta bozulmuş eti satırla çekip, çeşitli bitkilerle kokusunu bastırır, satmaya çalışırdı. Ancak Dumuzi, asla bu yolu seçmedi. “Namus ve ahlak, kazandığın altından daha değerlidir,”

Zenginliğe Giriş Dersleri 3: Birikim Yapmanın Dayanılmaz Hafifliği

  İki hafta önce Antalya’da düzenlenen küçük çaplı bir bayi toplantısına davetliydim.   Yanılmıyorsam 6 Temmuz akşamıydı. Çıkışta buraları iyi bilen, genç müteşebbis dostum Murat ısrar etti: “Hocam Millilerimizin maçı kaçmaz. Mutlaka izleyelim.” “Olur” dedim. Kırmadım. Ne yalan söyleyeyim, ben de izlemeyi çok istiyordum, ama biraz yorgundum. Konyaaltı’nda sahil boyunca birkaç mekâna girmeyi denedik ama ne mümkün! Hınca hınç dolu her yer. “Hocam bir de millette para yok diyorsunuz, bakın halk hep dışarıda!” diye takıldı bana Murat. “İnşallah maç bitmeden bir yerlere otururuz” diye karşılık verdim ben de. Biraz bozuldu. Mekanların ve AVM’deki yiyecek-içecek, giyim bölümlerinin sürekli dolu olmasının nedenlerinden biri Türkiye’deki ortalama %5’lik “kaymak tabaka”dır.   İkincisi dışarıdan gelen gurbetçiler ve turistler, üçüncüsü de, herkese ekmek su gibi dağıtılan yüksek limitli kredi kartlarıdır. Kredi kartı faizlerinin yükselmesiyle kartlar arasında aktar-dönder yapanların bir s