Ana içeriğe atla

Kayıtlar

gümüş etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Mardinli Telkari Ustası Gabriel

  Mardin, Hz.Nuh'un gemisinin indiği Cudi Dağının batısında yer alır. Gemi karaya oturup da, sular çekilmeye başlayınca, Nuh Peygamber secdeye kapanarak “Rabbim, bu toprakları bizler için bereketli kıl!” diyerek dua ettiğine inanılır. Öyle ki, toprağın her miliminden türlü bitkiler fışkırır. Muzdan incire, kirazdan kayısıya, üzümden zeytine akla gelebilecek her meyve en tatlı haliyle yetişir. Hasat zamanı buğday ve arpadan ambarlar, silolar dolar da dolar. Fazlası çevre bölgeleri, tekmil Mezopotamya vilayetlerini besler. Kerkük'ten, Musul'dan, Zaho'dan, Kamışlı’dan rengarenk güvercinler gelir, gökyüzünde taklalar atarak tarlalara iner, karınları şişene kadar yerler de yerler. Göçmen kuşlar Dicle'nin yamacında soluklanır, susuzluğunu giderir. Şehir, Fırat ve Dicle nehirlerinin arasında yer alan Mezopotamya ovasına hâkim bir tepe üzerine kurulmuştur. Çevresi geniş ovalar, tepeler ve dağlarla çevrilidir. Mardin, kendine özgü sarımsı taşlardan yapılmış evleri ve dar sok...

Çalışkan John'un Altınları

 Bir zamanlar, küçük bir köyde yaşayan bir adam vardı. Adı John’du. John, altın biriktirmeyi çok seviyordu. Her gün, tarlasında çalışırken, dere kenarında, toprak altında parlayan küçük parçaları bulurdu. Bu parçaları dikkatlice toplar ve evinin altındaki bir sandıkta saklardı.  John'un komşuları onun bu tuhaf alışkanlığına gülüyorlardı. “Neden o parlak şeyleri topluyorsun ki?” diye sorarlardı. “Köyde ne yapacaksın onlarla?” John sadece gülümserdi ve sessizce çalışmaya devam ederdi.  Bir gün, köyün zengin tüccarı John'un altınlarına göz dikti. “Hey John,” dedi, “Altınlarını bana sat. Sana iyi bir fiyat vereceğim.” John düşündü. Altınları satıp daha iyi bir yaşam sürmek istiyordu, ama bir yandan da altınları onun için çok değerliydi. Sonunda, tüccarın teklifini reddetti.  “Altınlarımı satmam,” dedi. “Onlar benim için çok kıymetli.” Tüccar sinirlendi.  “Sen delisin!” dedi. “Altınlar sadece bir madenden ibaret. Onları sat, zengin ol!” John sadece gülümsedi “ben zat...

Hintli Rahul'un Altın Rüyası

Bir zamanlar Varanasi şehrinin dar ve yoksul sokaklarında, Ganj Nehri’nin kıyısında yaşayan bir adam vardı. Adı Rahul’du. Rahul, eşi ve üç çocuğuyla derme çatma kerpiç bir evde yaşardı. Ailesine bakmak için her gün nehre iner ve sularını eşeleyerek altın parçacıkları arardı. Nehir, yüzyıllar boyunca zengin toprakları taşıdığı için altın da taşıyabilir, diye düşünüyordu. Bu düşüncesinde haksız da değildi. Her seferinde olmasa da, eleğin dibinde birkaç parça altın çamurun arasından ona göz kırpabiliyordu. Büyük bir sevinçle onları yıkayıp kesesine koyardı. Sonra malzemesini bir güzel yıkayıp evinin yolunu tutardı. Belli bir miktar biriktirdikten sonra onları eritip iki ayrı levha haline getirirdi. Altını eritip kalıba döküşünü karısı ve çocukları uzaktan büyük bir merakla izlerdi. Levhaları soğutunca onları parlatır ve meraklarını gidermeleri için onlara verirdi. Küçük kızı ve karısı gözleri ışıldayarak altının güzelliğine hayran hayran bakarlardı. Ne kadar da güzellerdi. Sonra Rahul alt...

Simyacı

 Bana neden hep altın ve para üzerine hikayeler anlattığımı soruyorlar. E ne demişler, tilkinin kırk tane hikayesi varmış, kırkı da tavuk üstüne. Yalnız bu hikayeleri bazılarının izinsiz yayınladığını görüyorum. Yapmayalım lütfen. Emeğe saygı. Neyse. Bakın, dinleyin ne anlatacağım: Bir zamanlar, antik Sümer kentlerinden birinde yaşayan bir adam vardı. Adı Enkidu’ydu. Enkidu, demiri altına çevirmenin sırrını arıyordu. Bu efsanevi simya gücünü elde etmek istiyor, krallar kadar büyük bir zenginliğe kavuşmayı planlıyordu.  Enkidu, günlerini demir madenlerini araştırarak ve alkimistlerle konuşarak geçirirdi. Ancak bir türlü başarılı olamıyordu. Bir gün, kırsalda dolaşırken, susamış yaşlı bir kadınla karşılaştı. Ekmeğini ve suyunu onunla paylaştı.  Kadın ona, bu ıssız madenlerde neden dolaştığını sordu.  “Demiri altına ve gümüşe çeviren simya sırrını arıyorum,” dedi.  Kadın, ona bilgece gülümsedi ve şunları söyledi: “Enkidu, demiri altına çevirmenin sırrı, içindeki bi...

Zenginliğe Giriş Dersleri 3: Birikim Yapmanın Dayanılmaz Hafifliği

  İki hafta önce Antalya’da düzenlenen küçük çaplı bir bayi toplantısına davetliydim.   Yanılmıyorsam 6 Temmuz akşamıydı. Çıkışta buraları iyi bilen, genç müteşebbis dostum Murat ısrar etti: “Hocam Millilerimizin maçı kaçmaz. Mutlaka izleyelim.” “Olur” dedim. Kırmadım. Ne yalan söyleyeyim, ben de izlemeyi çok istiyordum, ama biraz yorgundum. Konyaaltı’nda sahil boyunca birkaç mekâna girmeyi denedik ama ne mümkün! Hınca hınç dolu her yer. “Hocam bir de millette para yok diyorsunuz, bakın halk hep dışarıda!” diye takıldı bana Murat. “İnşallah maç bitmeden bir yerlere otururuz” diye karşılık verdim ben de. Biraz bozuldu. Mekanların ve AVM’deki yiyecek-içecek, giyim bölümlerinin sürekli dolu olmasının nedenlerinden biri Türkiye’deki ortalama %5’lik “kaymak tabaka”dır.   İkincisi dışarıdan gelen gurbetçiler ve turistler, üçüncüsü de, herkese ekmek su gibi dağıtılan yüksek limitli kredi kartlarıdır. Kredi kartı faizlerinin yükselmesiyle kartlar arasında aktar-dönder ya...

Zenginliğe Giriş Dersleri II: Altına mı, Borsaya mı Yatırım Yapmalı?

       Biraderim çok iyi bir kuyumcudur. On metre uzaklıktan kendisine gösterilen sarı metalin altın olup olmadığını ve kaç ayar olduğunu şıp diye söyler. Bir gün Boğaz’da oturmuş afiyetle ıstakozumuzu yerken, tüm paramı borsadan çekip altına yatırmamı söyledi.       Yanlış hatırlamıyorsam uzun uzun altının ABD piyasalarındaki yatay seyrinden filan bahsetmiştim. “Sokağın sesini dinle, yoksa kaybedeceksin!” dedi.   “Ağzının şapırtısından sokağın sesi mi gelir?” diye espri yapmıştım, gülmüştük. Son içten gülüşüm olacağını bilmiyordum tabii.       Onu dinlemeyip borsada tahtası kapanan bir şirkette krize yakalandım ve paramın büyük bir kısmını kaybettim. Acı bir tecrübeydi. Kazanan o oldu. Her gece Benjaminlerini koklayıp mışıl mışıl uyuyor.       Geçen haftaki yazımdan sonra aradı, ekonomi üzerine hasbihal ettik. Konu yine altına geldi. *Onsun 3000 doları görebileceğini söyledi. Batı Medeniyeti ...

Zenginliğe Giriş Dersleri I: Temettü Emekliliği ve Uzun Vadeli Yatırımın Sırları

           Dedeniz çulsuzun tekiydi. Babanızdan size kalan tek şey bozuk genler, -kellik… kepçe kulaklar… kocaman bir burun- fakirlik, kötü ve kalitesiz bir hayat, evlenememe durumu… Böyle bir miras insanın kaderi olmamalı bence. Bunlar ve dahasının çaresi elbette yüksek kazanç ve bol para!      Borsa dünyasında klasik bir söz vardır: Al-Sat yapmak size para kazandırır, doğru yatırım ise sizi zengin eder. Köşemizde anlatacaklarımla, bilgeliğin çemberinden geçmiş zenginlerin bolluk ve bereket sırlarından birkaçını sizlere aktaracağım.     “Ben Elon MUSK kadar zengin olacağım” diyecek ölçüde bir hırsa sahipseniz, yolunuz açık, hayallerinizi gemleyen kimse yok, buyurun. Lakin ben, bu gibi dehaların bilgisinin zekatı bile yedi sülaleme yeter diyecek kanaatte olduğum için, adımlarımı daha realist atmaktayım. Atacağınız adımlarla çocuklarınızın ve torunlarınızın geleceğini kurtaracağınız gibi, nimet ve bolluk içinde...

Altının Kısa Tarihi

Ne demiş atalarımız, altın yerde paslanmaz, taş yağmurdan yaş olmaz. Milletimizin altına olan sempatisi malumunuz, gelen soruların onda sekizi de altın üzerine oluyor böylelikle. Bir kez daha yineleyeyim; yastık altında biriktirdiği altınlarla kimsenin hayatının değiştiğini görmedim. Altın sizi enflasyona karşı korur ve para gibi karşı taraf riski yoktur, keyfi olarak devalüe edilemez. Hem iyi bir yatırım olsa, Buffett Amcam altın yatırımını sever ve düzenli olarak alırdı. Ama o ne yapıyor, kriz zamanlarında hisseleri ucuzdan toplayabilmek için bonolarda demlenen sıcak para tutuyor.           Altının tarihine olan ilk merakım uzun yıllar önce yaşadığım bir olay üzerine gelişmişti: Doğu bölgemizde yapılan kazılarda çıkarılmış, binlerce yıllık tılsımlı bir altın kolyenin fotoğraflarını incelerken, bir yandan da bu konudaki uzman kişinin anlattıklarını dinliyorduk. Altının metafizik güçleri harekete geçiren manyetik ve iletken özelliğinin bin yı...