Ana içeriğe atla

Kayıtlar

gold etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Indian Rahul's Golden Dream

Once upon a time, there was a man living in the narrow and impoverished streets of Varanasi, by the banks of the Ganges River. His name was Rahul. Rahul lived with his wife and three children in a shabby mud-brick house.  Every day, to provide for his family, he would go down to the river and sift through the waters, hoping to find small particles of gold. Since the river had carried rich soils for centuries, he believed it might also carry gold. And he wasn’t wrong in his thinking. Though not every time, occasionally, a few specks of gold would wink at him from the bottom of his sieve, buried in the mud.  With great joy, he would wash them and place them in his pouch. Then, after thoroughly cleaning his tools, he would head home. Once he had saved enough, he would melt the gold and turn it into two separate sheets. His wife and children would watch from afar with great curiosity as he melted the gold and poured it into the mold. After cooling the sheets, he would polish them ...

KAYIP HAZİNEYİ ARAYAN HABİR EL BAĞDADİ'NİN HİKAYESİ

Ürdün'ün sıcak ve kurak arazisinde Wadi Rum diye bir yer vardı. Wadi Rum'un diğer adı Ay Vadisiydi. Petra'ya üç günlük mesafedeydi. Kum taşı ve granit kaya içinde oluşmuş bu vadi içinde, ülkenin ikinci yüksek dağı olan Rum Dağı ve Bilgeliğin Yedi Sütunu olarak anılan bir tepe bulunuyordu. Wadi Rum'un gölgesinde, bir bedevi çadırında    Habir adında bir adam yaşardı.   Habir, Bağdat'ta varlıklı bir tüccar iken kervanları yağmalanınca, kısa sürede tefecilere borçlandı ve her şeyini kaybetti. Elde avuçta bir şey kalmayınca iki eşi ve çocukları onu kapı dışarı etti. Elinde, Harut ile Marut'un yazdığına inanılan, atalarından kalma bir kitap, Roma Ordusunun hazinelerinin gömülü olduğu yeri gösteren bir harita ve büyü formüllerinden başka hiçbir şey yoktu. Üç yıldır bu bölgede araştırmalar yapıyordu. En büyük hayali, Ürdün’ün derinliklerinde, kumların altında gömülü olduğu söylenen büyük Roma hazinesini bulmak, yeniden çok zengin olarak kendisine sırt çevirenlerden int...

Çalışkan John'un Altınları

 Bir zamanlar, küçük bir köyde yaşayan bir adam vardı. Adı John’du. John, altın biriktirmeyi çok seviyordu. Her gün, tarlasında çalışırken, dere kenarında, toprak altında parlayan küçük parçaları bulurdu. Bu parçaları dikkatlice toplar ve evinin altındaki bir sandıkta saklardı.  John'un komşuları onun bu tuhaf alışkanlığına gülüyorlardı. “Neden o parlak şeyleri topluyorsun ki?” diye sorarlardı. “Köyde ne yapacaksın onlarla?” John sadece gülümserdi ve sessizce çalışmaya devam ederdi.  Bir gün, köyün zengin tüccarı John'un altınlarına göz dikti. “Hey John,” dedi, “Altınlarını bana sat. Sana iyi bir fiyat vereceğim.” John düşündü. Altınları satıp daha iyi bir yaşam sürmek istiyordu, ama bir yandan da altınları onun için çok değerliydi. Sonunda, tüccarın teklifini reddetti.  “Altınlarımı satmam,” dedi. “Onlar benim için çok kıymetli.” Tüccar sinirlendi.  “Sen delisin!” dedi. “Altınlar sadece bir madenden ibaret. Onları sat, zengin ol!” John sadece gülümsedi “ben zat...

Hintli Rahul'un Altın Rüyası

Bir zamanlar Varanasi şehrinin dar ve yoksul sokaklarında, Ganj Nehri’nin kıyısında yaşayan bir adam vardı. Adı Rahul’du. Rahul, eşi ve üç çocuğuyla derme çatma kerpiç bir evde yaşardı. Ailesine bakmak için her gün nehre iner ve sularını eşeleyerek altın parçacıkları arardı. Nehir, yüzyıllar boyunca zengin toprakları taşıdığı için altın da taşıyabilir, diye düşünüyordu. Bu düşüncesinde haksız da değildi. Her seferinde olmasa da, eleğin dibinde birkaç parça altın çamurun arasından ona göz kırpabiliyordu. Büyük bir sevinçle onları yıkayıp kesesine koyardı. Sonra malzemesini bir güzel yıkayıp evinin yolunu tutardı. Belli bir miktar biriktirdikten sonra onları eritip iki ayrı levha haline getirirdi. Altını eritip kalıba döküşünü karısı ve çocukları uzaktan büyük bir merakla izlerdi. Levhaları soğutunca onları parlatır ve meraklarını gidermeleri için onlara verirdi. Küçük kızı ve karısı gözleri ışıldayarak altının güzelliğine hayran hayran bakarlardı. Ne kadar da güzellerdi. Sonra Rahul alt...

Simyacı

 Bana neden hep altın ve para üzerine hikayeler anlattığımı soruyorlar. E ne demişler, tilkinin kırk tane hikayesi varmış, kırkı da tavuk üstüne. Yalnız bu hikayeleri bazılarının izinsiz yayınladığını görüyorum. Yapmayalım lütfen. Emeğe saygı. Neyse. Bakın, dinleyin ne anlatacağım: Bir zamanlar, antik Sümer kentlerinden birinde yaşayan bir adam vardı. Adı Enkidu’ydu. Enkidu, demiri altına çevirmenin sırrını arıyordu. Bu efsanevi simya gücünü elde etmek istiyor, krallar kadar büyük bir zenginliğe kavuşmayı planlıyordu.  Enkidu, günlerini demir madenlerini araştırarak ve alkimistlerle konuşarak geçirirdi. Ancak bir türlü başarılı olamıyordu. Bir gün, kırsalda dolaşırken, susamış yaşlı bir kadınla karşılaştı. Ekmeğini ve suyunu onunla paylaştı.  Kadın ona, bu ıssız madenlerde neden dolaştığını sordu.  “Demiri altına ve gümüşe çeviren simya sırrını arıyorum,” dedi.  Kadın, ona bilgece gülümsedi ve şunları söyledi: “Enkidu, demiri altına çevirmenin sırrı, içindeki bi...

2026'da Piyasaları Ne Bekliyor? -1-

Piyasalarda herkes bezmiş durumda. Dolar alan yerinde sayıyor.   Gayrimenkul alan yerinde sayıyor.     Altın alan aylardır bekliyor.  Kriptodan medet umanlar bir yukarı iki aşağı! Birikimler günbegün enflasyona karşı eriyor.  Borsada herkes patinaj yapıyor.  BIMAS gibi endekste ağırlığı yüksek hisselerle BIST100'ü 11.200'e taşıdılar.  Fakat birçok hisse senedinin fiyatı 2023'teki fiyatının bile aşağısında. Zararla satanlar.  Kol kes yapanlar.  Umudunu kaybedenler.  İntihar edenler… Maalesef bunlar piyasanın gerçekleri.  Kötümserlik hakim.  Ancak ben iyimser taraftayım.  Tünelin ucunda ışığı görüyorum.  Birkaç işaret fişeği atıldı.  Nedenlerini anlatacağım.  Not artırımları istikrarlı ve sağlam bir şekilde başladıysa, notumuz yatırım yapılabilir seviyeye çıkana kadar ara düzeltmelerle zikzak hareketi devam edecektir.  Unutmayın yarın bir olayla 9800'e inebiliriz! Ama geniş perspektifte BIST'in hedefi yen...

Zenginliğe Giriş Dersleri 3: Birikim Yapmanın Dayanılmaz Hafifliği

  İki hafta önce Antalya’da düzenlenen küçük çaplı bir bayi toplantısına davetliydim.   Yanılmıyorsam 6 Temmuz akşamıydı. Çıkışta buraları iyi bilen, genç müteşebbis dostum Murat ısrar etti: “Hocam Millilerimizin maçı kaçmaz. Mutlaka izleyelim.” “Olur” dedim. Kırmadım. Ne yalan söyleyeyim, ben de izlemeyi çok istiyordum, ama biraz yorgundum. Konyaaltı’nda sahil boyunca birkaç mekâna girmeyi denedik ama ne mümkün! Hınca hınç dolu her yer. “Hocam bir de millette para yok diyorsunuz, bakın halk hep dışarıda!” diye takıldı bana Murat. “İnşallah maç bitmeden bir yerlere otururuz” diye karşılık verdim ben de. Biraz bozuldu. Mekanların ve AVM’deki yiyecek-içecek, giyim bölümlerinin sürekli dolu olmasının nedenlerinden biri Türkiye’deki ortalama %5’lik “kaymak tabaka”dır.   İkincisi dışarıdan gelen gurbetçiler ve turistler, üçüncüsü de, herkese ekmek su gibi dağıtılan yüksek limitli kredi kartlarıdır. Kredi kartı faizlerinin yükselmesiyle kartlar arasında aktar-dönder ya...

Zenginliğe Giriş Dersleri II: Altına mı, Borsaya mı Yatırım Yapmalı?

       Biraderim çok iyi bir kuyumcudur. On metre uzaklıktan kendisine gösterilen sarı metalin altın olup olmadığını ve kaç ayar olduğunu şıp diye söyler. Bir gün Boğaz’da oturmuş afiyetle ıstakozumuzu yerken, tüm paramı borsadan çekip altına yatırmamı söyledi.       Yanlış hatırlamıyorsam uzun uzun altının ABD piyasalarındaki yatay seyrinden filan bahsetmiştim. “Sokağın sesini dinle, yoksa kaybedeceksin!” dedi.   “Ağzının şapırtısından sokağın sesi mi gelir?” diye espri yapmıştım, gülmüştük. Son içten gülüşüm olacağını bilmiyordum tabii.       Onu dinlemeyip borsada tahtası kapanan bir şirkette krize yakalandım ve paramın büyük bir kısmını kaybettim. Acı bir tecrübeydi. Kazanan o oldu. Her gece Benjaminlerini koklayıp mışıl mışıl uyuyor.       Geçen haftaki yazımdan sonra aradı, ekonomi üzerine hasbihal ettik. Konu yine altına geldi. *Onsun 3000 doları görebileceğini söyledi. Batı Medeniyeti ...